Selçuk ASLAN
this site the web

Spirit of the Nature








Sonunda haftanın sonu gelir ve bize ait olan bir hafta sonu başlar. Çok hastayım kendimi yola atıp atmama konusunda kararsızdım. Yine de aşk beni iten güç oldu. Hazırlanmam neredeyse 2 saat sürdü. Yola çıkınca kararlılık kaplıyor içimi bisiklet arıza çıkarsa bile onuda omuzlanıp gitmek istiyorum. Zorlanmadan sabit tempo ile Evrencik köyüne varıyorum. Köy çıkışı köyün bütün köpekleri peşime takılıyor. Havlayıp peşimden koşuyorlar :) Amaçları korkutmak belki bölgelerini korumak. Birine bakıyorum. Bir yandan havlayıp bir yandan kuyruğunu sallamaya başlıyor. İşte içten gelen bir duygu. Şartlanmışın dışında tamamen içsel. Hava karardı. Yol bir kaybolup bir görünüyor. Sergen e vardım. Meydanda çeşmenin başında sularımı tazeleyip haritama göz gezdiriyorum. Bundan sonra ormana giriyorum. Işık bulma şansım olmadığın iyice kafama kazıyorum bilgileri. Üç köprü diyorum içimden sürekli. Sonrası belirlediğim çifte kaynaklar kamp yerine ulaşacağım. Sergen çıkışında bir sokak lambasının altında çocuklar oturmuş henüz ilkokula yeni başlamışlar sanki. Taze ve katıksız. Arkamdan koşuyorlar. Ne olur oraya gitme orası çok karanlık domuzlar var, köpekler var, kurtlar var. Gitme. Karanlıktır oralar. Onları rahatlatıcak bir bakış atıyorum kendimden emin. Sonra denilen karanlığa dalıyorum. Ormanın içi karanlık iken helede ışık yoksa yolu denk getirmek çok zor bir iki yoldan çıkıyorum. Yalnızlık, karanlık ve çaresizlik. Birden ay çıkıyor. Kızıla bürünmüş. Sanki yakınımdan doğmuş gibi. Çok yakın hissediyorum kendimi. Elimle uzanıcakmışım gibi. Yolumu ve ruhumu aydınlatan ay çare oluyor. Çeşme görüyorum yol kenarında. Başında tarlasını domuzlara karşı korumaya çalışan köylü. Az sohbet ediyorum. Sonra yalnızlığa devam. Ay arkamda bu sefer. Gölgem önüme vuruyor. Geçtiğim köprüleri sayıyorum. Keskin virajlı bir yere geliyorum nerdeyse uçurumdan uçacaktım. Kendimi atıyorum yere şimdilik yırttık. 3. köprüyü geçmiş olmama rağmen gözükmüyor bir şeyler. Burnuma önceden yakılmış bir ateşin kokusu geliyor. o yöne gidiyorum. Tahmin ettiğim gibi kamp yerime varıyorum. Saat 00.30. Çay için çaydanlığımı koyuyorum ateşe.Çadırımı kurup keyif dalıyorum yanımda Tom Robbins ve Amanda. Telefon çekmeyen bir yerde yolculuk ve kamp. Özgürlüğünü geri veriyor insana. Doğa özel bir şeyler paylaşıyor benimle. Orada olup anlamak lazım. Gecenin karanlığına bakmak. Ağaçların arasından sonsuzluğa uzanan bir yol keşfetmek. Parlayan yıldızlar gökyüzü ay orda sanki hepsi size aitmiş gibi. Yitip giden zaman dinginlik. Daha fazla kendimi hissetmek. Varlığımı ruhumu hissetmek. Ateşin uçuşan kıvılcımları ile dalınan hayaller. Hafif esinti ile kıpırdanan dumanın dansı. Hışırdamaya başlayan yapraklar. Yanıma getiriyor özlemleri. Bedeni unutup salıyorsunuz kendinizi burada akmakta olan ana. Sonra bende oluyorum. Burası. Yudumluyorum biraz çay, kahve. Biraz okuyorum Amanda sabırsız. Kendimden geçmişim. Sabah ötüşmeye başlayan kuşların sesi ile uyanıyorum. Çadırımın kapısından görünenler. Yaşamın en güzel kesitlerinden. Bir parça ama her yere uzanan bir kapı. Güzelliklere ve ona. Kahvaltı için kamp ocağıma yumurta koyuyorum. Ufak bir keşif yürüyüşü ve kahvaltının ardından toparlanıp yükleniyorum. Yol bu gün uzun yalnız ıssız. Yeşillerin arasından kanatlarını salmış bir şahin geçiyor yanımdan. Bakışlarını üzerime çevirip benden bir yanıt bekliyor. Cevabını bilmediğim bir soru sordu bana. Galiba onlarda farkında. Sürekli rampa çıkıyorum. Etrafın güzelliği daha fazla güç veriyor. Sonra su eşlik etmeye başlıyor. Zaman zaman yolumu kesen devrilmiş ağaçlar. Yol kenarından kaçışıp duran kertenkeleler. Uzunca gidiyorum. Sonunda zirvedeyim. İnişle havalanıyor pelerinim. Rüzgar okşuyor bedenimi. Beni kendine davet ediyor. Hazlı bir sevişmenin başlangıcına. Sivriler köyüne varıyorum. Yaşam kısada olsa uzaklaştırıyor beni. Oyalanmadan geçiyorum. Köyün çocuklarına süperman selamı veriyorum. Karşılık aldığımda oluyor. İniş. Hız. Rüzgar. Burnuma çalınan kokular. Şevkatli bir duygu çalınıyor içime. Bir dere çıkıyor aşmam gereken. Bir çobana rastlıyorum. Bir fotoğraf çektirmek istiyorum sudan geçerken. Yarım saat uğraşmamıza rağmen başarısız bir çaba olarak kalıyor. Yoluma devam ediyorum. Denize varıyorum orman bitiyor. İlk gördüğüm an. Ruhum bedenime çağrılıyor. Ona gidiyorum. Zorla geçiyorum kumulu. Göl denizle birleşmiş sırtlanıyorum. Etrafta güneşlenen insanlar. Manasız bakışlar. Burda bitiyor gizem. Büyü. Babamın yanına varıyorum. Karnımı doyurcak bir şeyler yiyip. Atıyorum kendimi kumsala. Suyla buluşturuyorum bedenimi. Sakin huzurlu. Bir sevgilinin bedenimi okşayışı gibi. Sıcak kuma bırakıyorum. Biraz müzik ve yeniden Amanda. Yine uzaklaşıyorum insanlardan. Gidebildiğim kadar gidip. Ormanla denizin kıyısında bir yerde. Başlıyorum meditasyona. Ufak dans ritüeli. Güneşin batışa yaklaşması. Medeniyete doğru gidiyorum yineden. Kızıl, sarı yeleli afriganlara rastlıyorum. Nalbantla tanışıp. Sohbete giriyorum. 6 aylık bir tanesi sevimlimi sevimli. Atlar hakkında bilgilenip. Yine yemek ihtiyaçlar. Tutunamıyorum. Bisikletime atlayıp uçurumun kenarına fenere doğru pedallıyorum. Hava kararmış ve fener ışığını saçıyor. Etrafına. Yol gösteriyor. Ruhu kaybolmuşlara. Uzakta gördüğüm gemilerin ışıkları. Uzaklarda neler olup bitiyor. Neresindeyiz. Yaşamın. Uçurumdan bakarken dalıp gidiyorum yine. Ormandan dönüyorum bu sefer. Zifiri karanlık bir yerlerden. Ay çıkmış deniz kenarı yakamoz. Biraz Amanda ve kahve. Babamın yanına varıp biraz sohbet ediyorum. Deniz kıyısında alevlenmye başlamış ateşi farkediyorum. İki odun kapıp başlamış bir eğlencenin içine dalıyorum. Farklı yerlerden gelmiş insanlar ve hikayeler. Kıyıda yakamoz ateşin dumanına karışan şarkılar hikayeler. Bunca şeyden sonra sırtımı yatağa atınca. Sabaha uyanıyorum. Düşünceler olmadan dolu günün ardına. * Amanda ( Tom Robbins in kitabındaki çingene ruhlu kadın karakter)

kahve yudumu azcık şiir

Gece odamın içine aldım seni
Biraz kahveye kattım
Biraz müziğe
Biraz içime

Geçmiş sevmişlerime gittim. Özlemişim şiiri ilk Osman OLMUŞ geldi aklıma.

Hakikat bu adam olmuş.

yazayım dedim size de ...

buz gibiydi ateş: eylül nezlesi
yalnızlığın cılkını çıkaran kaldırımlar
fısıldaşıyor/gevezelik: laf ezmesi
ve ben seni üşüyorum
yürüyorum/adımlarım sararmış yaprak izi
bilirsin ben hiç kendimi üşüyemem
kestane kabuğunda bir aşk ısıtır ikimizi
inan buz gibi ateş: eylül nezlesi
kaybettikçe kazandığım bir oyun bu
okumayı bıktığım insanların frijit sonu
bir başkasında davetkâr bir başlangıç
hiç geçmediğim sokak başlarında bir kırlangıç
seni ötüyor bana -duyuyorum-
ama dizelerim sağır
adımlarım kaldırımlarda/yürüyorum ağır ağır
ardımda mehdi: teneke trampet çalıyor
suskunluk geceye çoğalıyor
ve ben: tüm adreslere seni soruyorum
kimseler yok -dikkat köpek var-
sokak kapıları ardına kadar açık
bu şehre ağustos’undan tutsak olmuşum
sanki sokaklara kelepçeli bir kaçık
parke insanları maskelerini bırakıp kaçmış
dram oynuyorlar bulvarlara dökülen suratlarla
çürük domateslere bulanıyorlar
(yaşam: perdesiz bir zina)
ÇIKAMIYORLAR; girdikçe derinleşen bir vagina
ben; deniz diyorum parola deniz
uzak/çok uzak ve unut diyorlar
ölüm diyorum parola ölüm
yakın/çok yakın ve umut diyorlar
gülüyorum; dünyaya tutsaklık başka –şair–
yaşama tutsaklık aşka dair
acıyorum tanrılara
bana tutsaklık tırışka vesair…
demem; mefistofeles bile üşüdü bu ateşten
inan buz gibiydi ateş: eylül nezlesi
yürüyorum/adımlarım sararmış yaprak izi
dev bir kestane kabuğu saklar ikimizi
biliyorum soracaksın ama söylemem
kestane kabuğu aşkımız da bu ateşin gizi


kestane yazı’88/odtü
Osman Olmuş

bana yetmedi bir kaç daha okudum. ama bir tane daha paylaşıyorum size gerisi de siz de ...

Sevişmenin Aşka Karıştığı Yer

¾delikanlılıktır; delikanlılıksa hepimizden öte¾

sıra bende: bu hayatın canını çıkaracağım
desem inanmazsın. inanamazsın. ama öyle işte!
bu hayatın canını çıkaracağım: öldüre öldüre!
keyfini süreceğim. bir hayattan kaç keyif çıkarsa
daha fazlasını çıkaracağım. çıkarırım. biliyorsun
sıra bende! hepinizin canına okuyacağım
sen hariç! sen hepimizdin zaten. değil mi?
değilsen sözcüklere bulaş! ya da sokağa karış
hayata gir! hayat nasılsa ayıklar seni ilk
bilirsin! sen aslında safrasın! sahi hepimizsin
bizi bizden başka kim bilir ki! en içimizdeki
çocuk! akl-ı baliğ olur. basbayağı: bülug!
varacağı yere herkesten önce kendi gelir
gelebilir. delikanlılıkta olur böyle şeyler
gelsin! gelmeleri severim. sevdim hep! serseriliği
ser edindim kendime. sır sakladım bir ömür: keyfî!
mecralarda seni aradım. sense benden başka herkesi
mecnun bildin. üstelik kendini leyla! ah! fuzulî!
'gamum pinhan dutardum ben didiler yare kıl ruşen'
kim dinler! dinlemedim ki hiç! dinmedim üstelik
ilkyaz yağmurlarıydım. vurdum şakaklarının ortasına
ortalık yerde: şırrak! kendikendimin kırbacıydım
kendimden başka herkesteydim. su yeni yürümüştü kamışa
bilirsin aklım ilk kez emanete alınmıştı: delikanlıydım
delikanlılıkta olur böyle şeyler: sana geldim ilk
sense dünyanın bütün kadınlarıydın: güzel ve çirkin!
ayırt etmeden sevmeyi bildim: orospular dahil!
kadınlara dokunmayı bildim. dokunduğum yerden baki!
'came-hab ol afeti aldıkça tenha koynuna'
kaldım hep delikanlılıkta. o en geniş yataklarda
sarılarak uyanmayı öğrendim. uyumayı değil! -alooo!
kime diyorum. kaç kişisiniz orda? bile bile tenha
kalmayı bildim kalabalıklarımda. kalabalığa karışmadım
dünyanın bütün kadınları bir yatakta: gudubet ve afet!
olabilir, delikanlılıkta. keyfini sürersen bu hayatın
safrası sana kalır. canını çıkarmaksa herkese!
bildik bir hayat: kime ne uksuverebilir ki? kim ki?
varacağı yere herkesten önce varır: delikanlıdır
- delikanlıydım -
ayırt etmeden sevmeyi bildim: orospular dahil!
Osman Olmuş

seviyorum bu adamı kim bilmem epey bir şiirini okudum.
şimdi özgürleşmece. kahve yudumuna devam. müziğe karşı uzanıp geceye bırakayım kendimi. sevgiye kupa kaldırıyorum. sonunda kahve ile sevişiyor dudaklarım tortusuz saf duru damıtılmış şehrin kıyısından bir ormanın gölgesinden gelip buluyor dudaklarımı.

Dünya Gençlik Gemisi'ne davet!


Japon Hükümeti, gençler arasında dostluk ve karşılıklı anlayışın geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 12 ülkeyi 18 Ocak – 05 Mart 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan “24. Dünya Gençlik Gemisi” programına davet etmektedir.

Çalışma dili Japonca ve İngilizce olan programa ülkemizden biri ulusal lider olmak üzere toplam 11 kişi davet edilmiştir. Türkiye – Japonya arası gidiş – dönüş uçak bileti, konaklama, Japonya’da ve gemi yolculuğu sırasındaki yemek ve ulaşım için giderler Japon Hükümeti tarafından karşılanacaktır. Program sırasında gerek duyulması halinde, tıbbi tedavi ve hastaneye yatış giderleri ve diğer giderler katılımcılara aittir. Bu yüzden tüm katılımcıların seyahat ve kaza sigortası yaptırması zorunludur. Giriş vizesi giderleri de katılımcılara aittir.

Uygunsuz davranışta bulunanlar, çeşitli nedenlerden dolayı programdan çekilmek isteyenler, kaçınılmaz nedenlerden dolayı ülkeleri tarafından programdan çekilenler ülkelerine geri dönüş giderlerini kendileri karşılamak zorundadır.

Katılımcılarda aranan koşullar:

Tüm program süresine katılabilmek (18 Ocak – 05 Mart 2012),
Programdan önce yapılacak olan ön hazırlık toplantılarına katılabilmek.
Bedenen ve zihnen uzun süreli bir yolculuğu, özellikle de gemi yolculuğunu kaldırabilecek durumda olmak,
18 – 30 yaş arasında olmak (1 Nisan 2011 itibari ile),
Gençlik etkinlikleri ve kuruluşlarında aktif katılımcı olmak,
İngilizce’yi iyi düzeyde anlayıp konuşabilmek,
Program süresince grupla uyum içinde hareket etmenin önemi ve gereğinin bilincinde olmak,
Türk kültürü ve toplumunu iyi tanımak, birikimiyle araştırma ve tartışmalara aktif olarak katılabilecek düzeyde olmak,
Japonya’ya ilgi duymak,
Daha önce Japonya Cabinet Office tarafından yürütülmüş olan bir programa katılmamış olmak

Seçim sırasında kız – erkek dengesine dikkat edilecek olup seçilecek olanlardan en az 5 kişi Japon dili üzerine eğitim almış/çalışmış kişilerden olacaktır. Programa katılmaya hak kazananlar, program öncesinde tarihleri sonradan belirlenmek üzere Ankara’da bir hazırlık toplantısına katılacaklardır.

Başvuruların 15 Temmuz 2011 Cuma günü mesai saati bitimine kadar fotoğraflı bir şekilde Aşağıdaki başvuru formunun eksiksiz doldurulup Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığına iletilmesi gerekmektedir. (Adres: Süleyman Sırrı Sokak No:3 Kat:5 06441 Yenişehir-Ankara – www.ghdb.gov.tr, e.posta: uluslararasi@ghdb.gov.tr )

Adayların aşağıdaki konuları içeren bir sayfalık bir yazıyı başvuruları ile birlikte göndermeleri gerekmektedir:
- Kültürlerarası öğrenmeye ilişkin deneyimi
- Takım çalışması konusundaki yeterliliği
- Japon kültürüne olan ilgisi
- Türk gençliğini temsiliyeti

Son başvuru tarihi: 15 Temmuz 2011

Başvuru Formu

Gitmek

Kendimi zorlanarak ta olsa dışarı attım. Tam üzerimde bulutlar kararmaya başlamış. Sanki bu gece erken bastıracak gibi. 4-5 km sonra ilk köyü aşıp ormana dalıyorum. Çok güzel bir dereye yatağı buluyorum. Onu izliyorum bir süre sonra yol bitiyor. Bisikletimi omuzluyorum. Durmaya niyetim yok. Hiç bir şeye aldırmadan. Koşmaya başladım. Çalılar ve otlar artık boyumu aşmaya başladı dere yatağından sonra birden yol bitti. Gökyüzü başladı. Ama ben gitmek istiyorum. Haykırmaya başladım. Yol bitti gökyüzü başladı. Altımda beyaz çiçekler. Yol bitti ama ben gitmek istiyorum. Sırtımda bisikletim zirveye doğru tırmanmaya başladım. Bacaklarım çizik içinde bir kaç tanede daha önce görmediğim büyüklükte ve cinste bir kaç kene, bir kaç morluk. Keneleri çıkarıp koşmaya başlıyorum tekrar. Zirveye doğru. Daha fazla haykırıyorum. Yol bitti ama ben gitmek istiyorum. Her şeye kızan bir çocuk ağlaması. Yol bitti ama ben gitmek istiyorum. İçimde acılar. Gitmek istediğim ama gidemediğim yapmak istediğim ama yapamadığım. Birden gerçek hayata dönüyorum düşün içinden. Yol yine yok. Hırçınım. Ağaç çalı, ot ne varsa hepsinin üzerine sürüyorum. Bazen yıkıp geçiyorum. Yine çığlıklar. Bir kışlanın yanından geçerken bir canavar takılıyor peşime. Çok hızlıyım. Umursamıyorum. Altımda bulutlar. Çoğu kez yerden kesiliyorum taşlar yüzünden. Köy meydanına varıyorum. Sınırlanmamış akan bir çeşmede yıkanıyorum. Köy kahvecisinden bir çay istiyorum. Kitabımı açıyorum. Dur bir mola ver. Çay bir iki derken büyük bardak istiyorum hızla tüketiyorum cümleleri. Her biri farklı bir şey canlandırıyor kafamda. Deliliğim azıyor. Etrafta insanlar var. Onları ürkütmemek için tekrar pedallamaya başlıyorum. Hedefim atlar. Bir at çiftliğine gidiyorum. Özgür bir kaç at. Hepsi gebeymiş binilmiyormuş. Ocakta doğuracaklar. Atlar 11 ay taşıyormuş bebeklerini. Gerekli bilgileri alıyorum onlara göz kulak olan çiftçiden. Gecenin içine dalıp odamın yolunu tutuyorum. Tek tesellim kitabıma biraz daha dalmak. Bu dünyadan gitmek. Gitmek istiyorum ama yol bitiyor. Gök yüzü başlıyor. Sanki uzansam aya dokunabileceğim. Aya doğru gidiyorum. Gitmeliyim.
Çıkmalı bazen hayattan gitmeli ruhu özgür kılmalı. Hele bahar kokuları sarmışken her yeri tam zamanı gitmeli.
Selçuk ASLAN
 

Selçuk ASLAN

Gençlik ve Doğa Gönüllüsü / Makine Mühendisi

İletişim