Selçuk ASLAN
this site the web

Teldeki Adam


Philippe Petit 1949 yılında doğmuş, asiliği yüzünden okulda pek dikiş tutturamamış ve 15 yaşında evden kaçıp ip cambazlığına başlamış genç bir delikanlıydı. İpte yürümenin sanat olmadığını hatta çirkin göründüğünü düşünüyor ve yürüyüşlerini türlü numaralarla süsleyerek yaşamını sürdürüyordu.

"When I see three oranges, I juggle; when I see two towers, I walk."

kabaca diyor ki; üç portakal görürsem jonglörlük yaparım, iki kule görürsem yürürüm.

1968 yılında rutin diş kontrolü için diş hekiminin ofisine girdiğinde hayatının sonsuza dek değişmek üzere olduğunun farkında değildi. Bekleme odasında sıkılıp masanın üzerindeki dergilerden birini aldı ve yapımı henüz tamamlanmamış yüksek binalar hakkındaki bir yazıya gözü takıldı. Makalede New York'ta yapımı devam eden ve bittiğinde dünyanın en yüksek kulelerinden ikisini oluşturacak ikiz kulelerden bahsediyordu. Petit dergiyi kaptığı gibi odadan fırladı ve onu altı yıllık serüveni boyunca yalnız bırakmayacak arkadaşı Jean Louisse ve kız arkadaşı Annie'nin yanına koştu.

Herkes gibi Jean Louisse ve Annie de ilk duyduklarında bunun delilik olduğuna karar verdiler ancak onlar da Petit gibi tutku doluydular.

Bu dönemde Petit önce Paris'te Notre Dame Katedrali'nde bir gösteri yaptı. Katedralin kuleleri arasına gerdiği çelik ipin üzerinde yaptığı gösteri içerde ayin yapmakta olan rahipleri bile dışarıya çıkardı. Bir zamanlar Quassimato'nun koşuşturduğu kulelerde şimdi Petit'nin dansı vardı.

Petit bununla yetinmeyip Avustralya'da Sidney Liman Köprüsünde'de bir gösteri yaptı. Hatta gösteri sonrası tipik tutuklanma hallerinden birini yaşarken kelepçeyi takan polis memurunun saatini yürüttü. Onun için her şey oynanması gereken bir oyundan sahnelerdi.

"Seemingly, I'm crazy -- a suicidal maniac. But you have to enter my world. I work for days, months and years to prepare. My safety net is much stronger than anything else in the world -- it's my preparation,"

kabaca diyor ki; Görünüşe bakarsan çatlak bir intihara meyilli manyağım. Ama benim dünyamın içine girmelisiniz. Hazırlanmak için günler, aylar hatta yıllar boyu çalışırım. Benim güvenlik ağım dünyadaki herşeyden daha kuvvetlidir; hazırlığımdır.

İkiz kulelerin inşaatı tamamlanmadan Petit yapıyı incelemek için birkaç defa Amerika'ya gitti. Gezilerinin çoğunda gizli bir şekilde kulenin tamamlanmamış ama yapımı devam etmekte olan katlarına çıkarak resimler çekiyordu. Eve döndüğünde kendi küçük ikiz kulelerini inşa etti ve bu maket üzerinde hesaplamalarını yaptı.


Petit hiçbir zaman yalnız değildi ve şüphesiz bu işi tek başına yapamazdı. O ve dostları Fransa'da muhteşem bir soyguna hazırlanır gibi kamp kurdular. Burada ağaçların arasına ipler geriyor ve testler yapıyorlardı. İp üzerinde yürürken kulelerin yüksekliği hesaba katıldığında oluşabilecek korkunç rüzgarlara karşı hazırlıklı olmak için ekip sürekli ipi sallıyor,



kasıtlı olarak Petit'yi düşürmeye çalışıyordu. Zaman yaklaştıkça sorunların halledilmesi için hesaplar yapıldı. En önemli problem bir kuleden diğerine telin nasıl ulaştırılacağı idi zira iki kule arası 43 m mesafe vardı. Teli aşağı sallandırmak ilk akla gelen fikirdi ama kulenin yerden yüksekliğinin 417 m olduğu hesaba katıldığında neredeyse imkansızdı. Bunun için akla gelen her şey denendikten sonra bir gün Jean Louisse'in aklına gelen neden ok atmıyoruz sorusu en temel problemi çözmüş oldu. Ekip defalarca bazen gizli, bazen işçi kıyafetiyle, bazen gazeteci kılığında kule inşaatına girdi. Ölçümler ve hesaplar yapıldı. Bazen bulundukları kata gelen işçiler yüzünden brandaların altında, dondurucu soğukta saatlerce beklemek zorunda kaldılar. 6 Ağustos akşamı ekip asansöre bindi. İnşaat işçisi gibi giyinmişlerdi ve ekipmanı yukarı çıkarmaya çalışıyorlardı. Asansörün seksenli katlarda durması bekleniyordu, kalan katlar yürüyerek çıkılacaktı. Bina 110 katlı idi. Asansör görevlisi "kaçıncı kata?" diye sorunca Petit inanılmaz bir risk alıp asansörün çıktığı son kat olan 104'ü söyledi. Görevli sorgulamadan kabul etti. Petit ve arkadaşları önce çelik ipi ok ve yay yardımı ile iki kule arasına gerdi. Sonra cavelettilerle (ek tellerle iki paralel ve asimetrik bağlantı yapıldı ve rüzgarın etkisi minimalize edildi) destek sağlandı.

7 Ağustos sabahı New York halkı inanılmaz bir gösteriyle uyandı. Saat 7.15'te Petit çelik ipler üzerinde 45 dakika sürecek dansına başlamıştı. Bu esnada ipte yürüdü, akrobasi hareketleri yaptı hatta yorulduğu bir ara uzandı.



Sonunda polis ellerine kelepçeyi taktığında Petit artık inanılmazı başarmış bir adamdı.
Petit'i tutuklayan polis şöyle bir demeç verdi;

''İp cambazını ipin üzerinde dans ederken gördüğümüzde – çünkü yaptığı şey telde yürümek değil dans etmekti - iki kulenin hemen ortasındaydı. Bizi görünce gülümsemeye, kahkaha atmaya ve tel üzerinde dans etmeye başladı. Bir ara kuleye doğru geldiğinde telden inmesini söylediğimizde tekrar kulelerin ortasına gitti. İpin üzerinde hopluyordu. Yani gerçekten ayaklarının iple teması kesiliyor ve sonra tekrar ipe değiyordu. Gerçekten inanılmazdı... ''

Petit'yi anlatan Man on wire/ Teldeki adam belgesel film dalında 2008 yılında Oscar Ödülü aldı. Yönetmen James March filmin pek çok yerinde orijinal kamera kayıtlarından yararlandı. Film ayrıca 2008 Sundance Film Festivali'nde izleyici ödülü ve jüri büyük ödülü, Full Frame Belgesel Film Festivali'nde izleyici ödülü ve jüri özel ödülü ve son olarak Gotham Ödülleri'nde en iyi belgesel adaylığı kazandı.

oscar töreninden bir görüntü

Petit '' To Reach The Clouds '' adlı kitabı da yazdı. Kitap Türkçeye '' İp Cambazı'' ismi ile çevrildi.

trailer için buraya

ikiz kule öyküsünün animasyonu için buraya

olay anından orjinal görüntüler için buraya

bir Petit klasiği için buraya

ben de belgeseli merak ediyorum hani bana diyenler için buraya

bakmanız yeterli.

kaynak; man on wire adlı belgesel film. ayrıca wikipediadan da ölçüm ve tarih bilgileri alındı.



22. Dünya Gençlik Gemisi



Ilgilenen Toplum Gonullusu Genclere duyuru…




Japon Hükümeti, gençler arasında dostluk ve karşılıklı anlayışın geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla, aralarında ülkemizin de bulunduğu 12 ülkeyi 12 Ocak – 05 Mart 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan “22. Dünya Gençlik Gemisi” programına davet etmektedir.

Çalışma dili Japonca ve İngilizce olan programa ülkemizden biri ulusal lider olmak üzere toplam 12 kişi davet edilmiştir. Türkiye – Japonya arası gidiş – dönüş uçak bileti, konaklama, Japonya’da ve gemi yolculuğu sırasındaki yemek ve ulaşım için diğer giderler Japon Hükümeti tarafından karşılanacaktır. Program sırasında gerek duyulması halinde, tıbbi tedavi ve hastaneye yatış giderleri katılımcılara aittir. Bu yüzden tüm katılımcıların seyahat ve kaza sigortası yaptırması zorunludur. Giriş vizesi giderleri de katılımcılara aittir.

Uygunsuz davranışta bulunanlar, çeşitli nedenlerden dolayı programdan çekilmek isteyenler, kaçınılmaz nedenlerden dolayı ülkeleri tarafından programdan çekilenler, ülkelerine geri dönüş giderlerini kendi imkanlarıyla karşılamak zorundadır.

Katılımcılarda aranan koşullar:
• Tüm program süresine katılabilmek (12 Ocak – 05 Mart 2010),
• Bedenen ve zihnen uzun süreli bir yolculuğu, özellikle de gemi yolculuğunu kaldırabilecek durumda olmak,
• 18 – 30 yaş arasında olmak (1 Nisan 2009 itibari ile),
• Gençlik etkinlikleri ve kuruluşlarında aktif katılımcı olmak,
• İngilizce’yi iyi düzeyde anlayıp konuşabilmek,
• Program süresince grupla uyum içinde hareket etmenin önemi ve gereğinin bilincinde olmak,
• Türk kültürü ve toplumunu iyi tanımak, birikimiyle araştırma ve tartışmalara aktif olarak katılabilecek düzeyde olmak,
• Japonya’ya ilgi duymak,
• Daha önce Japonya Cabinet Office tarafından yürütülmüş olan bir programa katılmamış olmak.

Seçim sırasında kız – erkek dengesine dikkat edilecek olup seçilecek olanlardan en az 5 kişi Japon dili üzerine eğitim almış/çalışmış kişilerden olacaktır. Programa katılmaya hak kazananlar, program öncesinde tarihleri sonradan belirlenmek üzere Ankara’da bir hazırlık toplantısına katılacaklardır.

Başvuruların 28 Ağustos 2009 tarihine kadar fotoğraflı bir şekilde aşağıdaki başvuru formunun eksiksiz doldurulup Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığına iletilmesi gerekmektedir.

Adayların aşağıdaki konuları içeren tek sayfalık bir yazıyı başvuruları ile birlikte göndermeleri gerekmektedir:

* Kültürlerarası öğrenmeye ilişkin deneyimi
* Takım çalışması konusundaki yeterliliği
* Japon kültürüne olan ilgisi
* Türk gençliğini temsiliyeti


Başvuru Formu <http://www.ghdb.gov.tr/dosyalar/subeler/uluslararasi/SWY22-basvuru_formu.xls>
Program İçeriği <http://www.ghdb.gov.tr/dosyalar/subeler/uluslararasi/programicerigi.doc>

Adres: Süleyman Sırrı Sokak No:3 Kat:5 06441 Yenişehir-Ankara
E-posta: uluslararasi@ghdb.gov.trBu e-posta adresini spambotlara karşı korumak için JavaScript desteğini açmalısınız
İnternet Adresi: www.ghdb.gov.tr

KALKINMAYA DIKKAT CEK!
FOTOGRAF YARISMASINA BASVURULAR DEVAM EDIYOR!
www.kalkinmayadikkatcek.com


Toplum Gonulluleri Vakfi (TOG) ve Dunya Bankasi ortakliginda gerceklestirilen Kalkinmaya Dikkat Cek!”
Fotograf Yarismasi icin son katilim tarihi 28 Agustos 2009…

TOG ve Dünya Bankasi ortakliginda gerceklestirilen 18-25 yas arasi genclerin katilimina acik Kalkinmaya Dikkat Cek!” Fotograf Yarismasi; Turkiye’de aktif genclik orgutlerinin ve genclerin gundemine “kalkinma”yı ve kalkinma icin gencligin ve katilimin onemini tasimayi ve Dunya Bankasi Grubu ve Uluslararası Para Fonu yetkililerinin dikkatini, kalkinma icin genclerin katiliminin desteklenmesinin onemine cekmeyi amacliyor.
Turkiye, son yillarda -mevcut kuresel ekonomik kriz oncesinde- makroekonomik gostergelerinde kayda deger bir iyilesme sagladi. Ancak ekonomideki bu olumlu gelismelere ragmen, insani kalkinma dunya siralamasinda Turkiye’nin yeri fazla degismedi. Kalkinmayi ekonomik gostergelerin otesine tasimak ve toplumun genis kitlelerinin yasam kalitesini yukseltebilmek icin, para politikalari disinda da onlemlere ihtiyac var. Bu noktada, genc nufusa yapilacak yatirimin ve genclerin katiliminin desteklenmesinin onemi ortaya cikiyor.

6-7 Ekim 2009 tarihlerinde Istanbul’da yapilacak Uluslararasi Para Fonu ve Dunya Bankasi Grubu Yillik Toplantilari programina paralel olarak organize edilecek yarismayla, yetkililerin dikkatinin, kalkinma icin genclerin katiliminin desteklenmesi konusunun onemine cekilmesi ve genclerin bu konuya bakis acisinin ust duzey yetkililerle paylasilmasi hedefleniyor.
Yarisma jurisinde Mehmet Betil, Oguz Haksever, Doc. Dr. Ozer Kanburoolu (Kocaeli Universitesi Guzel Sanatlar Fakultesi), Prof. Dr. Nurhan Yenturk (İstanbul Bilgi Universitesi) ve Cemre Yesil yer almakta.

Yarismanin son katilim tarihi 28 Agustos 2009. Eylul ayında gerceklestirilecek olan Juri toplantisinda belirlenecek ilk 30 finalistin ardindan, Ekim ayinda duzenlenecek odul toreniyle yarismada dereceye giren fotograflar aciklanacak. Yarismada birinci 3.000 TL, ikinci 1.500 TL, ucuncu ise 750 TL odule layik gorulecekler. Finale kalan 30 fotograf, Eylul ayi boyunca Istanbul’un billboardlarinda sergilenecekler.

Kalkinmaya Dikkat Cek! Fotograf Yarismasi Genel Katilim Kosullari:
“Kalkinmaya Dikkat Cek!” Fotograf Yarismasi, tum Turkiye’den 18-25 yaş arası genclerin katilimina acik. Katilmak icin, en gec 28 Ağustos 2009 tarihine kadar www.kalkinmayadikkatcek.com internet sitesindeki katilim sartlarını okumak ve yine internet sitesi üzerindeki basvuru formunu doldurmak gerekiyor.

Ayrintili bilgi ve basvuru icin www.kalkinmayadikkatcek.com

İsrail’e çok ağır itham
İsveç’te yayımlanan bir gazete, İsrail askerlerinin, Filistinlileri organlarını çalmak amacıyla öldürdüğünü iddia etti.
İsrail basınına habere göre, İsveç’in önde gelen gazetesi “Aftonbladet”, “Çocuklarımızın organlarını yağmalıyorlar” başlıklı haberinde, Filistinlilerin, “Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da İsrail askerlerinin, yakaladıkları gençlerin cesetlerini organları kayıp şekilde teslim ettiği” iddiasını aktardı. Donald Boström imzalı haberde, Nablus, Cenin ve Gazze’den Filistinlilerin, “Çocuklarımız, gönülsüz organ bağışçısı olarak kullanıldı” şeklindeki sözlerine ve cesetlerin birkaç gün sonra otopsi yapılmış şekilde gece iade edildiği yolundaki iddialarına yer verildi.
Haberde, bir süre önce Amerika’da New Jersey’deki bazı Amerikalı hahamların, organ nakillerinde insan böbreği satışlarında aracılık ettikleri yolunda suçlamalarla karşı karşıya geldiğine de atıfta bulunuldu. Birinci Filistin intifadası döneminde, 1992’deki bir organ çalma iddiasının aktarıldığı haberde, İsrail ordusunun, Nablus bölgesinde askerlere taş atan bir genci yakaladığı, gencin göğsünden ve ayaklarından ve karnından vurulduğu, daha sonra bir askeri helikopterle, “bilinmeyen bir yere” götürüldüğü, 5 gece sonra gencin cesedinin, yeşil hastane giysilerine sarılmış olarak geri getirildiği anlatıldı.
İSRAİL’DEN İSVEÇ HÜKÜMETİNE PROTESTO

Habere tepki gösteren İsrail Dışişleri Bakanlığı, İsveç’in İsrail’deki Büyükelçisine protesto notası vermeye hazırlanıyor. Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Ayalon, “Bu düpedüz iftira” diyerek, İsveç hükümetinden bu asılsız iddiaları yayımlayan gazetenin kınanmasını istediklerini belirtti.
Dışişleri sözcüsü Yigal Palmor da Stockholm’deki İsrail Büyükelçiliğinin hem İsveç hükümetini, hem de gazeteyi sert dille kınadı ve haberin gazetede yayımlanmasını da İsveç basını için bir “utanç kaynağı” olarak niteledi. Palmor, “Demokratik bir ülkede bu türden orta çağ iftiralarına yer olmaması lazım. Bu, İsveç demokrasisi ve tüm İsveç basını için utanç verici bir makale” diye konuştu.
İsrail’deki İsveç Büyükelçisi Elisabet Borsiin de haberi kınayarak, bunun İsrail vatandaşları için olduğu kadar, kendileri için de şoke edici ve korkunç olduğunu vurguladı. İsveç’te basının özgür olduğunu söyleyen Borsiin, “ancak basın ve ifade özgürlüğünün de belirli bir sorumluluğu içermesi gerektiğini” kaydetti.
Başbakanlık Basın Bürosu Direktörü Dani Siman da ordu radyosuna, haberi yazan kişinin İsrail karşıtı görüşleriyle bilindiğini ve bunun kendilerini şaşırtmadığını söyledi.
Haberi yazan Donald Boström ise kendisine yöneltilen Yahudi karşıtlığı iddialarını yalanladı ve Haaretz gazetesine “İnsanların beni anti-Semitist olarak suçlamasından çok üzgünüm” dedi.
Gazeteci, New Jersey’deki konu ile soruşturulması gereken iddialarla ilgili bağlantılara dikkati çekmeyi amaçladığını ifade etti.

KANSER

JOHN HOPKINS HASTANESİ'NDEN
1) Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.
2) Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.
3) Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.
4) Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine bağlı olabilir.
5) Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.
6) Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde, sindirim sisteminde v.s.'deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.'de organ tahribatına yol açar.
7) Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve organları da yakar, yaralar ve zarar verir.
8) Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar. Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına yol açmaz.
9) Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır; dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.
10) Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.
11) Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.
KANSER HÜCRELERİ AŞAĞIDAKİLERLE BESLENİRLER:
a- Şeker kanser besleyicidir. Şekeri kesilerek kanser hücrelerinin önemli bir gıdası kesilmiş olur. NutraSweet, Equal, Spoonful v.s. gibi tatlandırıcılar zararlı olan Aspartam ile yapılırlar. Daha iyi bir tatlandırıcı Manuka balı veya molastır, ama az miktarda alınmalıdırlar. Sofra tuzunda beyazlatıcı olarak kimyasallar bulunmaktadır. Daha iyi bir seçenek Bragg'in aminosu veya deniz tuzudur.
b- Süt vücudun, özellikle sindirim sisteminde, mukus üretmesine neden olur. Kanser mukusla beslenir. Süt yerine tatlandırılmamış soya sütü tüketilerek kanser hücreleri aç bırakılabilir.
c- Kanser hücreleri asit ortamda gelişirler. Et temelli diyet asittir ve sığır eti veya domuz eti yerine bol balık ve az tavuk eti yemek en iyisidir. Ette, özellikle kanserli kişilere zararı olan, canlı hayvan antibiyotikleri, büyüme hormonları ve parazitleri bulunur.
d- %80 taze sebze ve meyve suyu, kepekli tahıllar, tohumlar, nohutgiller ve biraz meyveden oluşan bir diyet vücudu bazik (alkali) ortamda tutar. %20 de fasulye içeren pişmiş gıdalardan oluşabilir. Taze sebze suları kolayca emilip 15 dakika içinde hücre düzeyine ulaşabilen ve sağlıklı hücreleri besleyen ve çoğalmalarını hızlandıran canlı enzimler içerirler. Sağlıklı hücre üretimi için gerekli olan canlı enzimlerin sağlanması amacıyla, taze sebze (sebzelerin çoğunluğu ve fasulye filizi) yiyin veya suyunu için ve günde 2-3 kez çiğ sebze yiyin. Enzimler 40o C'de yok olurlar.
e- Yüksek kafein içerikli kahve, çay ve çikolatadan uzak durun. Yeşil çay daha iyi bir seçenektir ve kanserle savaşan özellikleri vardır. Bilinen toksinler ve ağır metaller içeren musluk suyu yerine arıtılmış veya filtrelenmiş su içiniz. Damıtılmış su asittir, kaçınılmalıdır.
12) Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister. Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin birikimine neden olur.
13) Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına saldıran enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmelerini sağlar.
14) Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar, vitaminler, mineraller, EFA'lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı, istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.
15) Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke, affetmezlik ve acı bedeni stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip olmayı öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.
16) Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler.. Günlük egzersizler ve derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına yardımcı olur. Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer bir yöntemdir.
JOHN HOPKINS HASTANESİ'NDEN KANSER GÜNCELLEMESİ
1) Mikrodalga fırına plastik kap koymayınız.
2) Dondurucuya su şişesi koymayınız.
3) Mikro dalga fırınına plastik ambalaj koymayınız.
4) John Hopkins Hastanesi bunu yakın bir zamanda bülteninde yayınlamıştır. Bu bilgi Walter Reed Ordu Tıp Merkezi tarafından da yayınlanmaktadır. Dioksin kimyasalları kansere, özellikle de göğüs kanserine, neden olmaktadır. Dioksinler vücudumuzun hücreleri için son derece zehirlidir. Plastik şişelerdeki suyu dondurmayınız, çünkü bu plastiğin içindeki dioksinin salınmasına neden olur.
Castle Hastanesi Sağlıklılık Programı Yöneticisi Dr. Edward Fujimoto bu sağlık tehdidini anlatmak için yakınlarda bir televizyon programına çıktı. Dioksinleri ve bizim için ne kadar kötü olduklarını anlattı. Plastik kaplar içindeki yiyeceklerimizi mikrodalga
 

Selçuk ASLAN

Gençlik ve Doğa Gönüllüsü / Makine Mühendisi

İletişim